Abi Hani Sefildik Biz ?

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in | Posted on Cuma, Aralık 25, 2009

0

Villa da yaşayan komünist kadar ironik,

Sokakların verdiği bu yorgunluk kronik

Lise' den sonra tövbeliydik, tem amacımız serserilik

Göt oldunuz hepiniz dersaneye, sonumuz kritik.

Ne işinize yarayacak o matematik, merdivenlere baş dayayıp uyumak varken,

kalmadı sizde sefillik, Siktirin gidin! Durun gitmeyin, henüz erken.

Ya da, ben gidiyorum.


Adam!

Eski Hatun

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in | Posted on Cuma, Aralık 25, 2009

0

-Fahişe, iyi ki ayrılmışım Mary Ann' den. Bir yazı okudum. Abaza karı, onu anlatıyor bu yazı.

-Yok be. Belki.. Dürüst Mary Ann ama bu. Sikiş için bahane aramıyor. Bi bahanesi zaten var, sikiş arıyor.

Kelepir fiyata bir adam buldum.

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in | Posted on Cuma, Aralık 25, 2009

0

-Saat kaç ?

-Bilmiyorum. 5 belki.

-Sevmiyorum sabahın bu saatini ama esnaflar dükkanlarını açmaya başlayınca günün en güzel kısmı başlıyor. Seviyorum marina da koşuşturan çalışanları, turistleri. Teknede sabahlayan gençleri. Gerçi ben kaç yaşındayım ki? ehehe.

Bir şey söylemedi. Felsefe falan parçalamaya çalıştığımı düşündü ve saçmaladığıma inandı belki de. Çok konuşurum. İyi niyetimdendir, paylaşmayı severim. Paylaşmalı insan. Hiç birşey söylemedi ta ki uyuşuk uyuşuk giyinip kapıyı açana kadar. "Görüşürüz" dedi bana. "Görüşürüz" dedim. Benimle sabahın o en berbat saatinde hiç birşey paylaşmadı. Beş saat öncesinde içimdeyken paylaşmaya çok meraklıydı. Gayet keyifli bir şekilde gidip geliyordu bacaklarımın arasında. Çok ucuz bir insan o. O işte. Adını hatırlamıyorum ki. Hatta bilmiyorum. Çünkü o gece bar gürültülüydü bana göğüslerimi okşamadan bir kaç saniye önce adını bahşetmişti. Duymamıştım, adını bilmiyorum. Ucuz bir adamdı. Olsun, kendimi iyi hissettirdi. Bu işi, beni iyi becerdi. Güzeldi o dakikar teşekkür ederim Ucuz adam. Sabahın bu saatlerini sevmiyorum. Camdan bağırsam duyar mısın, geceyi tekrar yaşat bana. Bacaklarımı açtım bekliyorum. Ben ki bedavayım o ucuzsa. Yo hayır, sabahın bu saatlerini sevmiyorum. Geceye geri dönmek istiyorum, nerede ve ya kimin altında olduğumun önemi yok. Sabahın bu saatlerini sevmiyorum, tanımadığı birinin evine seks için gelmeyi kabul edebilecek ucuz bir adam bulmalıyım. Sabahın bu saatlerini sevmiyorum. Geceyi tekrar yaşamalıyım.


Adam!

Yalancı Yüksek Okul Kampüsü

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in | Posted on Cuma, Aralık 25, 2009

0

O değil, istediğim şu müstakil amerikan evleri ve bahçeleri. Hani şu iplerden fularlar sarkar, direklere bağlarlar. Havuz vardır ya hani, akranlarım vardır başında, beşi birden birini havuza iterler. Bundan en çok eğlenen o havuza düşen olur. Gülerek küfür eder, aslında "teşekkür ederim" demek istemiştir. Isıtmıştır havuzu, hey hadi ama, gelsenize havuza.

Hani böyle okulun popüler kızı da davetlidir. Sempatiklik yaparak tav etmeye çalışır ya orda ki tüm herifler. Olsun varsın, sıcak bir bahçe olur, sempati. Havuz soğuk ama. Işıklar açıksa, hava karanlıktır. Yani gece ve ben üşüdüm. Allah belanızı versin, eşofmanlarım nerede benim ?



Adam!

Brad Paisley - When i get here i'm going

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in | Posted on Cuma, Aralık 25, 2009

0

bu adamı cemal vardı bizim
*internet kafe işletiyodu bende hergün gidiyodum yardıma die
*saçlarım uzundu bele
*buz gibiydi hava zaten
*ısıtıcının önüne pineklenirdik
*24 tane bilgisayardan
*anca 1 tanesinin usb si çalışmıştı
*atmıştık ona şarkıyı
*içerki oda da çekyat vardı
*ısıtıcı girmiyo oraya
*sesi sonuna kadar açmıştık
*işte 12de kapatıyoruz da
*pc de işler var diye
*kandırmıştık enişteyi
*sahibi enişte
*sabahlıycaktık
*biraz oturduk pc başında falan da
*uykumuz geldi bi de sabah erkenden açıcaz
*küçük oda da çekyat var işte
*o yüzden ısıtıcı girmiyo
*battaniyeye sarılıp dinleyerekten uyumuştuk
*saat sabah 12 olmuş aboov
*güm güm sesler geliyo
*bu şarkı hala çalıyo
*dedim kesin
*bilinçaltıma işledi artık
*rüya falan görüyorum brad geldi
*kalktım
*bebeler kapıyı yumrukluyo
*3-5 tane
*açın abi kafeyi diye
*o anda uyandım
*gittim cemali uyandırdım
*uyanamadı mk
*anahtar nerde bilmiyorum açamadım
*kafeyi
*yarım saat uraştım uyanmadıy
*yattıı yerden
*şarkıyı söylüyo
*gerizekalı nası sinirlenmiştim
*götüm de donuyodu zaten
*sonra bebelere patladım la
*kendimi hiç öyle görmediydim
*okulunuz yok mu lan sizin diye
*camdan bağırıp
*almadım içeri bebeleri
*etimesgut bide varoşlardı
*abileri beni döverdi belki
*ne çok konuştum
*ama bu şarkıları kaybettiydim bi anda dinleyince
*o ana götürdü beni

Beni bırakın artık, geç oldu. Bu saatten sonra dönüş yolunda hep köpekler var!

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in | Posted on Cuma, Aralık 25, 2009

0

Sen kimsin diye sormaya cesaret bile edemiyordum ki. Ucuz sikko malt içeceğimin teneke kutusu elimi kesiyordu. Korkak! Diye bağırmış da duymamışım, o da sinirlenip elimi kesmiş sanki. "Hadi söylesene lan gerizekalı!" diyordu teneke kutum. O anda, onun önünde altta kaldığımı hissettim. Egolarıma bıraktım direksiyonumu. Dur. Ben! Dur. Bu ne saçmalık. Teneke kutuyu botlarımın topuğuyla ezdim be! Üstelik, DUR! Benliğim saçmalamaya başladı. Teneke kutuyu dövüyorum. Beni o' nun önünde küçük düşürdün. Korktum evet, zamana ihtiyacım vardı!

Tamam, ee teneke bi siktir git! Kendimdeyim, konuşacaktım. Arkasını dönüp vargücüyle koşarak uzaklaşan o'na soracaktım ama o korkup kaçmıştı. Teneke kutu ile aramda olan şeyler, hayır hareketlerim. Şey ne be. Nefretlik bir kelime 'şey' Ne boksa işte.

Sanırım beni ruh hastası sandı. Bir ruhum var mıydı. Evet. Bence o teneke kutu' nun da ruhu var. O yüzden bu münasebetim lanet kutuyla. Hem canımı yaktı be! Canım tatlıdır benim, canım. Senin gibi. Şimdi göremiyorum işte, karanlıkta kayboldu gözlerimden. Onu korkuttum. Umarım bir başka teneke kutu, seni bir aşığın önünde küçük düşürmez ey sevgili.


Adam!

Tanrı Gibi Bebeğim

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in | Posted on Cuma, Aralık 25, 2009

0

Sen belki benden daha iyi tanıyorsun onu. Doğru ya da yanlış o bir zaavallı, adı Dünya.

Sana benziyor aslında Dünya büyük, Dünya güzel, Dünya en sevilen, hiç vedalaşmak istenilmeyen ve,

EN ÇOK ZARAR VERİLEN. Bir baş yapıt, mimarı tanrı olan. İşte sen de benim dünyamsın.

Kalbi kocaman, yeşil gözleri güzel, sevgilim. Ayrılmak istediğim en son şey sensin.

Beynim tarafından en çok şekillendirilip, dokuları zarar gören hücrelerimsin. Evet hücreler,

burdasın benimle hayal, sevgilim.

Benim dünyamsın bir hayal ürününden ziyade yaşam kaynağısın sen mimari,

ruhu hasta olan bir adam.

"Hayal değil, bu delinin sahip oldukları dışında hiç bir çift gözün göremeyeceği bir güzellik, bir Dünya bu bir mektup

En aşık beyine sahip, en sarhoş ruhtan.


Adam!

"Don't Worry Be Happy"

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in | Posted on Cuma, Aralık 25, 2009

0

Dans etmek değil de, bir köşe kapıp dans edenleri izleyerek sarhoş olmak aslında, mutlu olmak.Çılgın bir klüpte deliler gibi para harcamak değil de, bir kafenin eskimiş koltuğuna gömülerek kahve içmek arkadaşlarla mutlu olmak. O kitaplar, onlar her birinde bir çay, kahve lekesi. Güzel yapan bu işte. Biraz eskiyecek, İngiltere' de ki gibi kırmızı kiremitten evler olucak, ahşap dükkanlar. 2. el eşya satın almalısın. Yaşanmışlık gibi bişey, o sayfanın üstünde ki çay lekesi mutlu edicek seni. Bunları düşünürken Kenny G dinlemek pekiştirecektir. Mutlu olmak için eskileri kurcala dostum, ya da bir Meg Ryan filmi seyret. Eminim, hoşuna gidecektir.

Yağmurda, karda bir sürü dolmuş parası vererek gezeriz ya 2. el kitapçıları işte mutluluk budur. Aradığımız kitabı buluruz, kelepir fiyata alırız 2. el. Zor bulunan bi kitap da değildir hep aradığımız. Yine de son üç beş kuruşumuzu bi kahveye verip, brandalı bahçesinde kaşkolumuzu boynumuza dolayarak yağmur altında okuruz ya yazarın biyografisini, insanlar geçer yoldan. Elimizde kahve, bir göz kitapda, diğeri yollarda her zaman. Budur mutluluk.

Yeni taşındığın eşyasız, duvarları toz içinde ki evde bi köşede unutulmuş bir kitap gördüğünde ne kadar mutlu olabilirsin. Kimin olduğunu, ne zaman alıp okuduğunu anlamak için dokunman gerekicek. Dokun. Düşle !


Adam!

Geri dönüş yolu boklu.

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in | Posted on Cuma, Aralık 25, 2009

0

Sıkıldım artık. Sürekli birilerini uğurlamaktan, beklemekten. Her giden otobüsün camına yapışmak istiyorum, camı kırıp kanayan ellerimle sarılacağım yolculara. "Hadi beni de götürün."

Bu şehir, benim için anlamını en baştan beri kaybetmiş olan bir kelime. Anlam veremiyorum, hep anlamsızdı. Ben şimdi farkettim. Şehir ne demek ? Kimsin sen şehir ha ?

Her neysen, her kimsen sevmiyorum seni. Artık sevmiyorum farkındayım. Farkında olup hiç birşey yapamamak sinirlendiriyor beni. Her terminal seferimden sonra, geldiğim yolu geri dönmek sinirlendiriyor beni.

İstemiyorum anahtarları, sahte kapıları açmak için. Ölümün kapısına ulaşana kadar bu sahte kapılardan geçmek mecburiyetinde olmak da sinirlendiriyor beni. Kendi içimde köpürüyorum şimdi, dışa vuracak cesaretim yok.

Kapıları açacak çeşitli anahtarlar var. Para, aşk vebenzeri. Bu anahtarlar sahte kapıları açar, ilerlersin. Allah belanı versin tekrar geri dönersin, aralık bırakırsın kapıları. Beklersin tekrar açmayı. Ne sikko bir iş be!

O yüzden kırıp geçmeli kapıları, her bir kiremite bir yumruk atmalı, indirmeli duvarları. İndirmeli ki arkaya baktığında, geri dönecek bir yol olmasın. Bu sefer ileriye, gerçek kapıya ulaşma mecburiyeti ile yürümeli.

Hatta koşmalı, yolun sonuna değil, gücümün sonuna kadar koşmalıyım. Çünkü küçüktür dünyam, kapılarım ülkeler değil, şehirlerdir benim. İnsanlar değil. İnsan' ları değiştiremezsin. Kendini de. Ama varolduğun şehri değiştir.

Hey bu kaldırımda ilk defa yürüyorum. Tamam mutluyum, sessiz ol şimdi. Yürüyeyim. Sıkılmadan değiştireyim kaldırımları, bu duvarı ilk defa göreyim ve bu apartmanın zillerini ilk defa çalıp kaçayım.

Sana diyorum, sessiz ol!

Tanrı, sus!


Adam!

Yolun yarısına geldim.

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in | Posted on Cuma, Aralık 25, 2009

0

Sokakları severim. Aslında büyüklerini, cadde cadde, şehirleri de severim. Hiç birinin ismini bilmediğim için lanet et bana. İsimsiz kaldırımlarda yürüyorum çünkü ben, minnacık, ufak koşar adımlarla. Kaç blok geçtim sayamadım, çünkü bu sokakta hiç bir blok yok. Ben ve hayallerim var ilerlemekte olan ve biz yolun yarısına geldik. Bir şair bekliyorum şimdi adı 'Yağmur' olan. Arkamdan seslense o mermi gibi sözleriyle, ve delip geçse sinemi şairin nameleri.

Beni tam şimdi vur şair. Beni şimdi vur çünkü ileriye gidecek cesaretim yok. Korkuyorum çünkü ya hayallerim bir arasokağa girer de, ben yolu tek başıma tamamlarsam diye.

Beni tam şimdi vur yağmur. Beni şimdi vur çünkü geriye dönecek yüzüm yok, buraya kadar adımlarım hep tek düze, tango ritmi tutarcasına geldi. Sendeleyerek yürüdüm, çünkü ben dans edemem.

Şimdi sokağın sikko kaldırımının tam ortasına gömüleyim. Burada öleyim ki, Hayallerim beni terk etmeden önce, aralarından ayrılayım. Suçsuz gözükerek, onları incitmeden ayrılayım. Çünkü onlar beni terk eder ve ben hala nefes alıyorsam, bir bardak su içecek halim olmayacak. Neden bilmiyorum ama olmasın istiyorum. Çünkü benim omuzlarımda melekler yok. Sol omzumda hayallerim, sağ omzumda ise hayal kırıklıklarım var. ve sağ omzumu hissetmiyorum. Ağrıyor, yüklediğim yüke yakınarak. Ben yine de hayallerimi kaybetmektense, onları kırmayı tercih edeceğim. O yüzden beni şimdi vur Şair, damla damla vur beni yolun yarısında. Kopacak çünkü sağ yanım, bir kolumu siktir et, hayal kırıklarım bile olmadan yaşayamayan ben, hayalleri olmadan hiç yaşayamam. Kurtar beni yağmur, damla damla vur. Yığılayım kucağımda hayallerim, ve etrafıma saçılan kırıkları ile.


Adam!

Hepsine ihtiyacım var ama hiç birini istemiyorum!

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in | Posted on Cuma, Aralık 25, 2009

0

Yalnızlığıma isyan falan ettiğim yok benim. Sadece seninle, bir diğeriyle ve sizin gibi olanlarla konuştuğumda imreniyorum. Bazen diyorum "Sen ve ben birlikte olsak ne olurdu ?" Tek eşli bir hayvan olmayı isterdim. Hem benim gibi biri için daha kolay olurdu çok eşli olmaktan. Ben Dünya gözünde acizim, rahat yaşıyorum sırtından geçindiğim kişiler sayesinde. Dünya gözünde, varlığı yokluğu bir olan budalayaım ama şunu söyleyeyim, sikerim Dünya' yı.
Herşeye, herkesden daha çok ihtiyacım var.
Hiçbirşeyi, hiç kimseden istemiyorum.
Eğer bana bir şey vermek istersen, sana "onu al da götüne sok." diyeceğim.
Çünkü ben acıların hiç birini sevmem, aşk acısı güzeldir diyeni de sevmem. Tamam buldum. "Sen ve ben" birlikte olsaydık ne olacağını artık biliyordum. Ben bir maymunum, ve seni eğlendirmek için evrim geçirecektim, sonra tekrar, sonra tekrar. Senin dişlerini görebilmek için, güldürmek için rezil edecektim kendimi. Sen dişlerini göstereceksin, ben seni güldürdüğüm için mutlu olacağım. Aşığım sana çünkü.
Ve çevrede gördüğüm tüm aşıkların acizliği aklıma gelecek, herkesin maymun olmasını dileyeceğim.
Tekrar aşıkların budalalıkları aklıma gelecek, ve ben ne için uğraştığımı göreceğim.
Ne için uğraşıyorum ben ?
Hiç için...
Ve artık sen ben birşey yapmadan, sadece yüzüme bakıp gülümseyeceksin. Bir hamle yapacağım ve ağzın kulaklarına vardığında tüm dişlerini alnımın ortasıyla kıracağım. Arkama bakmadan, göz yaşlarımı saklamadan koşarak kaçacağım hayvan bahçesinde ki gezimizi yarım bırakıp.
Hayvanlığıma lanet edeceğim odamın köşesinde ağlarken, aynaları bir bir çıkarıp atacağım evimden. Bu hayvanla yüzleşmek istemiyeceğim. Bak işte, birşeye daha ihtiyaç duymaya başlayacağım ve henüz buna ihtiyaç duymaya başlamadan istemiyorum artık.
Dünyada ki en aptal varlık ağaçlardır. O kadar saf ki, her yaz mevsiminde çiçeklerini açar hiç kaybetmiyecekmişcesine, her kış sadece dalları kalır. Sonra ki yaz, yine açar çiçeklerini sanki kara kış bu sefer gelmeyecekmişcesine, umutla. Kış gelir, silahı rüzgardır. Alır götürür tüm yaprakları. Sikerim umudu.
Bu bana ders olacak, artık tohumları yeşermeden koparacağım topraktan. Ki yeşerip güzelleştikten sonra, acıları bir bir yaşayıp ölmesin diye.
ve bir tekmeyle savuracağım tüm tohumları;
"Topraktan gökyüzüne
Gökyüzünden pisliğe."
Bir dakika, dişlerini kırdığım kafam çalışmaya başladı, sen beni maymunluklarım yüzünden sevmiyor muydun ? Maymun bir hayvan, senin damarlarında ki kanlarını ağzından çıkartırken de hayvanlık yaptım işte. Hoşuna gitmedi mi sevgilim ? Gitmedi, çünkü ben herşeyin farkında olduğunu sanan düz mantıklı bir budalayım.
Artık bana daha çok gülmenizi de istemiyorum. Bana gülmenize ihtiyacım var ama artık istemiyorum.
Kimsenin yüzüne bile tükürmeyeceği ucube bir dişiye saatlerce sarılıp ağlayabilirim, buna ihtiyacım var. Beni sakinleştiren bir dişi istiyorum. Bunu istiyorum. Ayaklarım kanayana kadar sarılabilirim. Kendini beğendirmeye çalışmayan her yaşam formuna sarılabilirim. Bu bir örümcek bile olabilir. Dişi olsun, dostluk yalan birşey. Sevgili şahanedir. Erkek sevgili olmasın, ibne değilim ben. İbnelerden korkarım. Herşeyden, herkesden daha çok korkarım. Çünkü herşeyden, herkesin farkında olduğundan daha çok farkındayım.
Aşık olmaya ihtiyacım var, sarılmaya ihtiyacım var,
yağmur yağmazken, yağıyormuşcasına yürümeye ihtiyacım var.
Bir deliyle arkadaşlık yapmaya ihtiyacım var, delirtsin beni diye.
Kendimi delirtecek olan deli arkadaş benim, ben zaten bir deliyim. Tanıdığım, tanımadığım ve asla tanıyamayacağım insanlar, size söylüyorum
Hepinize ihtiyacım var ama hiç birinizi istemiyorum.
Hepsine ihtiyacım var ama hiç birini istemiyorum!


Adam!