Virgül, virgül. Sonra virgül, virgül.

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in , , , , , | Posted on Salı, Eylül 21, 2010

0

Yere düştüğünde orada unutulan sigara, ertesi gün çakmak aranırken farkedilen rahatlık. Fenalık, zaten dizüstü bilgisayar kullanan kardeşlerimizin durumu her zaman daha zordur. Renk kardeşiyiz, asosyal aşık. Derken, diyemeyenler söylüyor, yazıyor ve ya okuyor. Dinlerken bi' yandan. Irkım zaten babasının otoritesine küfredemeyen, karşı cinsden utanıp sabahlara kadar mastırbeyt yapanların. Küllük bulmaya üşenip, herangi bir şeyden küllük yaratanların, tanrıların ırkı. Oh yüce zararlar, zararları..Zarlar, Altı altıyı her zaman iyi sanan gerizekalıların değil. Her zaman altı atmaya çalışanların değil. Bizdekiler ki rock n roll'a inanan, söylemeye cesaret edemediği şeyleri söyleyenlere hayranlar. Caka caka caka caka müzik fiesta'da! Yollarda, Üstü açık rahat, içi sıkış tepiş bara doğru bir gece seferi. Seferi, seferihisar. İzmir. Değil İstanbul gecesi, matah sanmak. Ankara'dan kalkıp gelmek, BOK VAR SANKİ, otobüste değil, barda sürtüşmek. Daha yasal sanki, sanki. Saki, İçki! Mide bulantısı, utanç, zevk. Sevk! Seks, umudu, günahsızlık. Umutsuzluk günahı. Rehberde kukular listesi, Osman'ın pipisi büyük. Banyo temiz, kirletme isteği. Herşeyi, herkesi. Gezmek, görmek! Sevişmek ezilmiş romantizmi. Arkadaş dürüstlüğünde Sikişmek. Unutmak, bir günlük. Tüm, biraz, hep. Zaman, saat kulesi, bar tuvaleti. Kusulmuş prezervatif. Karizma seti, bir milyonluk naylon. Tek merkezin etrafında dolanmak, dolamak. Domalmak. Filmlerden öğrenmek. Peki, sen de görmek istiyor musun dünyayı ? Anlattığım yetmedi mi ? Yazılarda en güzel şeyler bağlaçlardır. Bana bağlaçlarımı bul, sana biraz daha anlatayım. Ya da, kadının için boyut önemlidir, aldanma alçak gönüllülüğüne. Lülüğüne, sen bedava küskücüsün. Olmak istiyorsun, olmaya çalış. Küçük Sırlar'da ki Sinem Kobal'ı bana benzetiyorlar. Çok güzelim. "Güzelse ben de izliyim."Bunu söyle, sonra göreceksin dünyayı. "Neyse reklamlar bitti ben diziye kaçıyorum." Duyacaksın, bu gördüğün olacak. Dünyayı, biz aramızda buna 'Ebenin amını' diyoruz. Eğer bizdensen herşeyi farketmeye çalışan eziklerdensin, bizden değilsen ya caka caka caka tunalı hilmi caddesi popülaritesi'sin. Ya da senin ne bok olduğunu hiç birimiz bilmiyoruz. Ben diziye kaçıyorum.

NEDEN KISA OLUYOR NEDEN UZUN YAZAMIYORUM SİKİCEM AMA HA !

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in , , , , | Posted on Pazartesi, Eylül 20, 2010

0

Kendinizle psikolojik sevişmeye girdiğinizde 'zaman'a anlam veremezsiniz. Oysa çok ağır ilerlemiştir, anlar ve anlar birikmiş, yılların içinde belli parçalar oluşturmuş onu da beyninize montelemiştir. Bazen o an'ları yaşarken fark edersiniz, çok üstelemediğiniz için içerde biyerde kalmaya devam eder. Sorun, patlak vermeye yakın bi'şeyler hissetmeye başlamanız. Beyaz ekran o zaman, siyaha boyanmış bir banyo, pis bir küvet. Az eşyalı ev, büyük hoparlörler.Infected Mushroom'dan Heavyweight, yankı, tekrarlama, Su, küvetten taşan ses. Pisliğin içinde temizlenmek, felsefeden uzak, gösterişten çekinerek. Üşenerek, sesin ayarına dokunmamak, öğrencinin parası, oradan fahişe ve siyah banyoda, siyah şarkı. Anlık, belki biraz..Sikiş!

Yol

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in , , , | Posted on Salı, Eylül 07, 2010

0

O en sevdiklerim olan beyaz çizgilerin üzerinden geçiyoruz.
Avrupalının 'Sunset' dediği şeyi izliyoruz, onu görüyoruz sahil yolunun ufuğunda.
Arka koltuğa geçip uyumasını söyledim, 'istediğim en son şey bu.' dedi, gülümseyerek.
'Neden, daha çok yolumuz var.' dedim, 'Keşke daha da uzun olsa' dedi.
Başımla onayladım, 'Zaten uykudayız' dedi. Rüya dedim, 'Gözlerimizi kapatmamıza gerek yok' dedi.
Müziğin sesini biraz daha açtım, 'The Weepies'..Biraz daha yavaşladım, Yavaşça ilerliyorum.
Umrumda değil..Gideceğimiz yerde yenilerini bulacağımızı bilmesem ona söyleceğim sadece,
"Şarj aleti yok, telefon yok, para sadece yemek yemek için, gördüğümüz her tesiste. Umrumda değil." olurdu.
Biraz daha yavaşladım, 'teşekkür ederim' dedi. 'Meleklerin nazik olduğunu biliyorum, kanıtlamana gerek yok.' dedim.
-Seninle mutluyum.
-Bu yolda mutlusun.
-Umrumda değil.
-Benim de...

Düşünen Bazıları ve Düşleyen İbneler

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in , , , , | Posted on Cumartesi, Eylül 04, 2010

2

Bazı dediğim kesim bi kaç adım önde doğmuşlardır. Avantajları, dezavantajları vardır elbet ama şans hepsinin üstünde gelmekte, seninle aynı çizgideysek anlarsın beni. Değilsen, beni seni görürüm, sen göremessin. Geri dönüp bakmak zaman kaybı çünkü, Görebileceğin şeyler herzaman mutlu etmez. Bakmak istersin, ama görmeyi istemezsin. Eğer farkındaysan ne ala, yok döneceğim bakacağım bastığım yerlere şimdi kim basıyor dersen. Ben bir adımımı zoraki atmaktayım, absurd ve sevimsiz bir dansda ki küçük küçük, ritm tutan adımlar kadar ufak hareket etmekte ayağım, ayağım 42 numara bile olsa. Ufak ufak ilerlemekte, baş parmaktan sonuncusuna kadar sürtmesi lazım öncelikle, tek tek, o arnavut kaldırımlarının arasından çıkan sikko otlara. Çünkü düşünmekteyiz biz. Eğer senin gibi kolay ve rahat adımlarla, en rahat yürüyüş ayakkabısyla ilerliyor olsaydık fazla düşünmezdik. Tek sorunumuz ayağımza batan taşlar oludu. Oturup ağlar, yürümeye devam ederdik. "Ama lakin ki öyle değildir, özgürlüğü bidir" Whatever;

Çünkü düşünmekte bazıları, atacağı adamda nereye basacağını değil, çünkü ben ve aynı çizgide olduklarım bastıkları yeri düşünürler. Gelecekte ki adımları bırakında, atınca düşüneyim. Sizi ilgilendirmez. Geleceğimi siz planlayamassınız. Sevgili ve ya en yakın dost söyledikleriniz mantıklı gelir, "Götüm dinle" diye bi ses de gahipden gaip mi nasıl yazılıyorsa o sikko şeyden gelir sana o zaman.

Uzatıyorum cümleleri can sıkıntısından, edebiyat parçaladığımdan değil. Edebiyat bilmiyorum, tek sanat müzik. Kapsamakta zaten şarkı sözleri edebi metinlerin çoğunu ateşe vermekte. Şiir okumak, bencillik ve kişisel duygulardır. Gör ki bir müziği kimse tek başına yapmaz, yapanlarda çalgıları olmadan yapmaz. Saptırdım, çünkü çekiniyorum belki anlatmaktan. Hayır çekinmiyorum, sikimde değilsin çünkü;

Söylemek istediğin biz birkaç çizgi geride olanlar, ya da bir kaç sayı. Beklentilerimiz düşüktür, kazanmayı değil berabere kalmayı hedefleriz, duruma göre daha fazla geride kalmamak bile yeterlidir bize. Sınavdan 4 alınca ağlamaz, 2 alınca seviniriz. Çünkü kaygılanmayı unutmuşuzdur. Ağlamayı da sevmeyiz, gösteriş için yapacağımız tek duygu zoraki gülmektir. Aciziğimizden, avuntumuzdan değil alışkanlıktandır. Beklenti yaratmadığımızdan, senden de birşey beklemiyoruz. Çünkü sen sikik müziğinle televizyonda nam saldığında mutlu olurken, biz mp3 çalarımızın şarjı varsa, süper market servisini de yakalarsak eğer mutluluktan ölmekteyiz. Gittikçe kaliteli ol sen, kelimelerle şov yap. Bir felsefe parçala ki Enteller çatlasın. 

Bizim bi alakamız olmayacak, çünkü biz anlamak istediğimizi anlayacağız. Ayrılık şarkısını, sevgilimizle aşk şarkımız olarak adlandıracağız. Yapmacık iltifatlar yerine "Kevaşem" demekteyiz.

Anlattıklarım delikanlılık ve ya "Karanlık sokakların, çirkin çocukları" oynamaca değil. Anlattığım şey yalnızlık falan da değil, yalnız değiliz. Anlattığım şey ilahi de değil, sikmişim yaradanı. Bana para lazım, para lazım ki otobüsü kullanabilelim, şarj lazım ki mp3 çalar susmasın o otobüste ki insanları bakışlarla tanımaya çalışırken. Bir arkaplan müziği lazım ki film gibi yaşayalım. Kurduğumuz hayaller gerçekleşmekten çok uzak, o yüzden asla hayal kırıklığı acıtmaz canımızı. Acıyana güleriz, birilerine hayran oluruz, birilerine bok atarız.

Tek bi ortak noktamız varsa bir kaç adım öndekiler ile, biz de geriye dönüp bakmak istemeyiz. Kaybolan bir eşya benim için değerini çoktan yitirdi belki, sevgdiğim ve ota boka söyleyip artislik yaptığım cümleler anlamını kaybetmiş bir kelime zincirine de dönüşür. Değer vermiyorum kaybettiklerime, kazanacaklarımı da düşünmüyorum. Elimdekilerle yetinmiyorum elbet, daha fazlasını istiyorum ama eğer bi paket sigara alamazsam, yolda ki adamdan bir sigara, üstüne üstlük bir de ateş istiyorum. Ter kokusundan sadece kendim rahatsız olunca, sallıyorum duşu. Bu kadar uzun ve saçma konuşmadan sonra tek söylemek istediğim şuydu, özetleyelim;

Ben bok gibiyim, yalnız değilim. Beğendirme, beğenilme kaygım sadece her insanda ki kadar. Demek istediğim; Düşleyen ibneyim, seni anlamak istediğim gibi anlıyorum o yüzden kitaplardan söz çalma bana, MFÖ' nün en taşşaklı şarkısından ben çocuk şarkısı sözleri çıkartıyorum. Sen klasik müzik dinlesende, benim için sadece bir eylem yaptığın. Çünkü ben klasik müzik sevmem. Ayrıcalığın yok, makyaja ihtiyacın yok.

Sinek Dövüşleri

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in , , , , | Posted on Perşembe, Eylül 02, 2010

2

İçesim yok, hiç olmadı. Ben içki içerken zorlanırım, midem bulanır hemen.
Sigara bir başka güzel şey aslında, dertsiz tasasız. Otuzbir çekmek gibi, kısa, kolay.
Rakı ve İstanbul'a da hayranlığım yok benim. Belki beste yapabilme hediyesini almadığımdan.
Bilmiyorum. Hiç bi sik bilmiyorum hem de, anlatacak çok hikayem oldu. Birbirinden komik.
Sevgilim de çok oldu, hemen hemen herşeyi, herkesi çok sevdim ama kız arkadaşım hiç olmadı.
Belki bi kere, lise zamanlarında bir hafta. O yaşlarda modaydı zaten, otuzbir gibi ilişkiler.
Devamı gelirdi, başka bedenlerle. Ben devamlılığını sağlayamadım ama, olsun. Bi' kere de olsa ayağımı uydurdum. Yaradanın varlığına olan inancımı bir buçuk, iki sene öncesinde tamamen kaybetmişimdir. Sebepsiz yere..Öyle bi' olay yok. Bilmem, umrumda değil.
Aşık da oldum sonra, bir çok kez hemde. Hayatımda ilk olduğum şey 'aşık'tır... Olabildiğim..
Hala da aşığım, bi'yerlere, birilerine..Bir bar var, orda garson ya da müdavim müşteri bir karı var.
Onun gibi mesela, ona da aşığım. Tori Amos'a da aşığım. Apple'ın macbook'larına da aşığım.
Hepsinden çok hepsine hayranım aslında, ağzıma en çok yakışan kelime 'Şahaneymiş'dir benim.
Öyle krizlere, ciddiyete ağlayamam, insanın ağlaması gerektiği şeylere, zorlasam da göz yaşı dökemem.
'Sahte göz yaşı akmaz' diyen ne güzel söylemiş, akmıyor. Akıtamazsın. Tiyatrocu bile bir acısına çullanırmış,
Öyle ağlarmış, sahte denilirse buna tabii. Ben çok kolay ağlarım aslında. Sihirli Annem dizisini izlerken ağladım,
Optik Başkan öldüğünde hüngür hüngür ağladım, fanatik bir Beşiktaş'lı olmasamda. Gazetede öldüğünü hönküren haberlere konu olanlara ağlamam, hiç ağlamadım ama bulunduğum sözlükte birinin vefatı bildirilince, salya sümük ağlarım. Bilmem, boktan hayatlarını, daha boktan bir hayata, çevresine ıstırap yaşatan tüm o ibneler bile ölüyse, acırım, ağlarım. Bir erkeğim evet, ibne de değilim. Hayır hormonlarım da düzgün. Hatta
O' kadar fazla testosteron salgılıyorum ki kıllıyımdır normalden daha, sırtımda yok, rahatım. Bir' çok kadına sinir olmuşluğum vardır, nefret ederim bazen. İş çüke dayansa, kendimi durduramayıp çatır çatır laf söylediğim bu kadınları yalayacağımı da biliyorum. Hormonlar gereği, keşke yapmayabilsem. Keşke, azdırılıp azdırılıp sikilmemesi gereken onca insana bu acıyı yaştabilsem. Bilmem, kendine güven meselesi. Güveni geçtim, kendimi de pek tanımıyorum. Çok konuşurum, fazla dinlemem ben. Aynı şeyi tekrar edenlere sinir olurum, bir cümleyi yirmi kere tekrarlarım. Sanırım ben halk arasında 'Orospu Çocuğu'yum. Yirmili yaşlarda elbiselerle, bihter konseptiyle dolaşan kızlardan da nefret ederim. Kadın gibi görünmeye çalışan, kızlardan. Ağustos sinekleri kadar nefret etmesemde.. Uğruna savaşacağım hedeflerim de yok benim. Küçük isteklerim için, satamayacağım insan da yok. İnsanları kırmak istemem bi' yerde, kırılırlarsa da sikimde olmaz. Hepinizin .mnakoyarım lan. Bi sik yiyemem ben. Hiç görmediğiniz birine dönüşüp merak bile etmediğiniz yerlere gidiyorum. Böyle bitsin, ben bittim.

Resimli Şiirden hazzetmem, poz veririm.

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in , , , | Posted on Çarşamba, Eylül 01, 2010

0


Arabik melül bakislarimla da kücük iskenderi deviririm, neyse.

L

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in , , , , | Posted on Çarşamba, Eylül 01, 2010

0

Kar yağıyor, uzunca bir süredir hemde. Tutmuyor, yerler yağmur sonrası kahverengisi, belki biraz olgunluk karizması var üzerlerinde, hafif bi' beyazlık. Belki. Bilgisayarım öleli çok oldu, yine de internet tarayıcısını açıyor. Seyyar kitapçı Ahmet'ten de kablosuz ağ zımbırtısı aldım. Üst katta ki ibnelerden çekiyorum interneti. Lazım oluyor, elektronik postalar olmassa kimseyle haberleşemem. Telefon kullanmıyorum. Yani, bir numaram yok. Son olaydan sonra kartı kırıp atmak zorunda kaldım, boş duran telefonu da ucuza sattım. Onun parasının üzerine biraz göt yalamacılık yapıp güç bela aldım Ahmet'ten adaptörü. Posta kutum dolmuş, taşmış..

Saçma sapan bir sürü şey..Üç ay'da yedi santim büyüten haplardan, kaygan suni vajinalara kadar oldukça bilgilendirici postalar almıştım. Hayatımda nerede karşıma çıksa her zaman sinir krizleri geçirdiğim +99(ya da herhangi bir sayı) ibaresiyle karşılaştım. Başlıklarından eleye eleye, sayfaları geçtim. Aradığım organlarım ve ya oturduğum yerden 10.000$ kazanmakla ilgili değildi. O'nun postasını arıyordum..

8. Sayfa'da anca bulabildim. Açtım, açılması için yaklaşık bir dakika beklemem gerekiyordu. Sonuçta, bilgisayarım ölmüştü. Kar beyaz bir yalan gibi yağmaya devam ediyordu, doğruyu söylemediği yerlere tutunamamasıydı, düştüğü gibi yok olması, buna rağmen yağması..Ya da, yağıyormuş gibi yapması. Ne dersen de, ben sadece postayı okumak için sabırsızlanıyorum...Açıldı en sonunda, ortalanmış koyu mavi renkte bir başlık var "Koştum ve Tekerlekli Sandalyeme Atladığım Gibi.." diye. İşte, benim kadınım.. Onu hiç görmedim, görmek istemiyorum. Dinlemek istiyorum, okuyarak evet. O'na cevap yazmıyorum, bunu istemiyorum. Sadece okuduğumu bilmesi için ona 'L' harfi yazıp gönderiyorum..Neden 'L' olduğunu en az ben de senin gibi merak ediyorum...

Bu, bana gönderdiği yedinci e-posta. 'L'yi sormuyor," beğendin mi ?" diye sormuyor. Göndermeye devam ediyor, ona hayranım..Bu postada ki metin oldukça uzun ve karmaşık, üşeniyorum. Size anlatamam, hem zaten paylaşmak da istemiyorum. Tek bildiğim her postasının sonunda 'Kararsızım, 10. hikayemi de gönderirsem sana eğer..' yazdığı..Umutlara, saçmalıklara sürükleyen çok bilinmeyenli bir gizem. Bilgisayar kilitlenmeden onu kapatsam iyi olacak. Belki daha sonra size anlatacağım bir hikayem olmasını istemekle, istememek arasında ki düşüncelerimle sevişmeliyim. Yani sevişmeliyiz, yoksa size anlatmam. Kaldı ki; içimde birden çok insan olduğunu biliyorum, kendi kendimize bir çok kez kanıtladık. Evet, şizofreni..Yine de ben bana elektronik posta gönderen insanı istiyorum, bir kadın olması umuduyla. Umarım ben istiyorumdur, siz değil. Paylaşmak istemiyorum.. 'L'

Bir Cumhuriyet, Bir Vakit ve Bir Bulvar Lütfen

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in , , , , | Posted on Çarşamba, Eylül 01, 2010

0

-bir cumhuriyet, bir vakit, bir de bulvar lütfen.
+abi ne yapıcan bunları böyle ?
-pandora' nın kutusunda birleştiricem.
+ha
-laik, inançlı ve seksi bir toprakdan bahsediyorum ben.
+abi sen resmen 21.yüzyıl jim morrison'unusun. öpiyim gel.
-öpme lan zaten ben fırtına üzerinde ki sürücülerdenim.