Fena Degil Lan

Posted by Oduncu Gömleği | Posted in | Posted on Pazar, Haziran 27, 2010

Teypte bi sorun var. CD çalarım yok bu arabada. Kaseti geri sarmıyor. Josephine' i tekrar tekrar dinlemek yorucu oldu. Her defasında serçe parmağımla geri sarmak zorundayım. Biraz karlı yollar, ne zaman yağdığını görmedim. Belki geceydi. Saat şimdi 07:00

Sağ tarafta ki tepecik bembeyaz olmuş. Yoldan daha fazla. Sarı çizgileri görebiliyorum ben yolda ki. Daha önce dikkat etmemiştim renklerine. Çizgilerdi işte. Şimdi daha bir takip edilesi. Sarı olmaları işime geliyor, karların altından belli ediyorlar kendilerini.

Ruhumu kendimce yaşlandırdım ben, o yüzden aldım bir tatil beldesine giden yolun ortasında ki café'yi. Yazlık bi yer değil. Sonbaharı güzel. Binamı da seviyorum, yolcular var genelde. Kalabalık aileler, bir grup arkadaş bazen. Hiç yalnız müşterim olmadı iki senedir. Ben iki senedir bu kırmızı araba ve kaset çalarla beraberim sadece.

İki katlı, mavi camları var çürümüş. Tavanda ne zamansa artık, sıçramış bir kırmızı boya var. Fırça fırlatılmış gibi, orada duruyor o, silmedim. Üst kat boş, orda kaldığımı sananlar var. Orası boş, eşya falan yok. Bazen kalıyorum café'de. O da herkesin oturduğu yerde, girişte. Bahçesi falan vardı ilk aldığımda, otopark yaptım orayı. Karavanlar falan sığsın diye. Çünkü yolun karşısı deniz. Alçakta kalıyor bayağı, görmek için ikinci katta olmak lazım denizi. Orayı kullanmıyorum. Bir müzik sistemim yok, gelenler kendilerine çalıyorlar bazen, akustiği oldukça güzel binanın. Ben bilmiyorum, öyle diyorlar.

Büyük şehirlerden birinde üç tane evim var, aileden kalan. Onların kirasıyla, buralarda takılıyorum. Mekanı da çok özveri ile işlettiğim söylenemez. İçecek var, hazır yiyecek sipariş ediyorum bazen. Yatıya kalmak isteyenler oluyor bazen, içerde kalmalarını kabul etmiyorum ama arabalarında, otoparkta kalabilirler. İçerde kalmalarını istemiyorum, ikinci kata çıkmalarını istemiyorum. Tuvalet çalışmıyor, otoparkın orda umumi bi sistem var, oraya sıçıyorlar. Çok ender temizlerim ben de.

En son ne zaman, hangi diziyi izledim hatırlamıyorum. Cnbc-e dizilerini severdim, izleyemiyorum burda. Radyo'da pek iyi çekmiyor zaten. Kasetlerim var, parmağım var. Sarıp sarıp dinliyorum. Teyp benden boktan ama ben arabam kadar havalı değilim. O kırmızı, üstü falan açık. Sevdiğimden değil, içindeyken serin olduğundan deri ceket giymek zorunda kalıyorum. Kısa kollu t-shirt'leri çok ender giyerim. Benim binam çamur renginde, kahverengi. Çatlakların altı gri. Yollar beyaz olur çok ender, kardan. Genelde sarıdır. Hayır çizgilerden değil, yapraklardan. Huzurlu bir yerde çalışıyorum genelde. Bazen dalgalar rahat vermez. Müziğin sesini açmak zorunda kalırsınız. Renkler böyle, araba kırmızı. Hiç bi'şey arabam kadar havalı değil. Onu seviyorum, kasetlerimi seviyorum. Teybime ihtiyacım var. Arabamı sürmeyi seviyorum. Gidecek pek bi yolum yok. Bazen otoparkta yuvarlaklar çiziyorum. Daralayım biraz diye, hiç sıkışık bir trafikte sürmedim. Merak ediyorum nasıl diye. Buralarda kırmızı çalıştığında, gideceği yere gidene kadar pek fazla durmaz.

Böyle bir şey işte. Çok yazıp kaybettim kağıtlarımı. Bazen arabanın içinden uçtu, bazen ikinci katın camından. Bazen biyerlerde unuttum. Hiç atmadım, hep kaybettim. Bunu ikinci katta duvara asacağım. Belki okurum, ikinci katı seviyorum. Çıkmak için bahanem olur bu kağıt. Kalem zor yazıyor şimdi, torpido da bir tane olacaktı, arabaya gitmeye üşeniyorum. Serin biraz. Yazmayacağım o yüzden.

Evet, bunları yapıyor olmayı dilerdim ama benim kırmızı bir arabam yok. Hem deri ceket giymeyi de severim. Yine de, bilmiyorum. İsterdim, evet. Çok

Comments (0)

Yorum Gönder